Bugünün Hayatını Yaşarken Dünle Yarının Arasında Sıkışmak
Dünya değişiyor, biz de değişiyoruz. Ama kökler sağlam olduğu sürece her dönüşüm güzel bir başlangıç.
Günümüz dünyası resmen hızlı çekim video gibi: bir şey oluyor, daha anlamadan yenisi geliyor. Sabah telefonu açıyoruz, bildirim yağmuru; sanki herkes bize bir şeyler söylemek için yarışta. Ama bir yandan da insanın içinde hep bir soru çınlıyor: “Ben ne yapıyorum burada?”
Eskiden hayat daha yavaştı. Çay demlenirken sohbet hazırlanırdı, komşu evde mis gibi yemek kokusu yayılırdı, kimse acele etmiyordu. Bugünse zamanı yetiştirmeye çalışıyoruz; o kadar hızlıyız ki çoğu zaman kendimize bile uğrayamıyoruz. Yine de içimizde garip bir özlem var. Hem o eskilerin huzurunu arıyoruz, hem de yeninin getirdiği imkânları kaçırmak istemiyoruz.
Bu ikili hal, günümüz insanının temel duygusu: bir ayağımız geçmişe takılı, diğeri geleceğe koşuyor. Ama kabul edelim, bu denge aslında tam bir sanat. Modern hayatın güncellemeleriyle başa çıkmaya çalışırken geleneklerden güç almak ciddi bir avantaj. Çünkü kökünü bilen yıkılmaz; rüzgâr esse de gövde sağlamdır.
Bugün insanların en çok unuttuğu şeylerden biri de nefes almak. Baya bildiğin nefes… Durup düşünmek. Hayatı bir tık aşağıya almak. Oysa bazen bir bardak çayı sakince içmek bile dünyayı düzeltmeye yarıyor. Teknolojiyi suçlamıyorum, sonuçta hepimizi daha verimli, daha bağlantılı yaptı. Ama bir anlığına tüm ekranları kapatıp sadece “ben”le kalmak? İşte o biraz lüks hale geldi.
Yine de umut var. Yeni nesil, Z kuşağı, her ne kadar konuştuklarını anlamasak da kalbinin sesi güçlü. Hayatı sorguluyor, şablonları kabul etmiyor, daha iyi bir dünya istiyor. Ama aynı zamanda dedelerinin nasihatlerini de cebinde taşıyor; “Toprağına sahip çık evlat” cümlesi hâlâ bir yerlerde yankılanıyor.
Aslında modern hayatın özü şu: hem hızlı hem derin olabilmek. Hem yenilikçi olup hem değerlerine tutunmak. Biraz şehir, biraz köy… Biraz bugün, biraz yarın.
Ve bütün koşuşturmanın ortasında insan hep aynı şeyi arıyor: huzur. Belki de gerçek ilerleme bu huzura giden yolları artırmak. Bazen bir mesaj, bazen bir dost lafı, bazen de hiç beklemediğin bir anda yüzüne vuran rüzgâr yetiyor.
Henüz hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!